27 Ekim 2018
Üniversitemiz ile Dağıstan Devlet Üniversitesi iş birliğinde düzenlenen “Tarihten Günümüze Türkiye-Dağıstan (Kafkasya) İlişkileri Sempozyumu”nda Türkiye-Dağıstan ilişkileri siyasi, sosyal ve ekonomik yönleriyle ele alındı.
Topkapı Yerleşkesinde gerçekleşen sempozyumun açılışında konuşan Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Fahameddin Başar, Türkiye ile Dağıstan arasında tarihten gelen köklü bir ilişki bulunduğunu, sempozyumun bu açıdan önemli olduğunu ve iki bölge arasındaki ilişkilere katkı sunacağını belirtti.
Dağıstan Devlet Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Gasanov Mogamed Mogamedovich ise iki üniversite arasındaki ilişkilere değinerek, ortak etkinliklerle tarihi anlama ve ilişkileri geliştirme konusunda önemli adımlar atmaya devam edeceklerini kaydetti.
“Kafkasya ihmal edilemez”
Oturumlar öncesi düzenlenen açılış konferansında konuşan Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, Türkiye’nin Kafkasya ile ilişkilerinin kökenine dair pek çok çalışmanın yapıldığını söyleyerek, “Kafkas göçleriyle birlikte Osmanlı zamanından günümüze Türkiye’ye birçok Kafkaslı yerleşmiştir. Buna dikkat ettiğimizde aslında bir noktada Türk toplumu Kafkaslarla birleşmiş, bütünleşmiştir. Kafkasya ihmal edilemez bir coğrafyadır. Geçmişte pek çok Kafkasyalı Osmanlı ordusuna, bürokrasisine hizmet ettiği gibi bugün yine Kafkas kökenli kişiler Türk bürokrasisinde veya toplumun çeşitli kademelerinde varlıklarını sürdürmektedir.” ifadelerini kullandı.
“Kafkaslar dünyanın beli sayılır”
Türkiye-Dağıstan ilişkilerine genel bir bakış sunan Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, çok eskiye dayanan ilişkilerin geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Eski mitolojilerde ‘Kafkaslar dünyanın beli sayılır. Eğer Kafkasya dağılırsa dünya yıkılır’ diye bir söz vardır. Bu söz Kafkasya özelinde Dağıstan’ın insanlık tarihi için ne kadar değerli ve önemli olduğunu bize göstermektedir.” dedi.
Açılış konferansının ardından iki oturum halinde devam eden sempozyumda Dağıstan ve Türk üniversitelerinden akademisyenler; iki bölge arasındaki dil, din birliği ve ortak geçmişi vurgulayarak, bugünkü siyasi, sosyal ve ekonomik ilişkiler ağını enine boyuna tartıştı.